ABD'li milletvekillerinden oluşan iki partili bir grup, Suriye ile diğer ülkeler arasındaki ilişkilerin normalleşmesine karşı çıkan bir yasa tasarısı sundu. Arap Ligi bu ay ülkeyi eski durumuna getirirken, Suudi Arabistan on yıl sonra Şam ile diplomatik kanalların yeniden açıldığını duyurdu.
Medya raporları şunları aktardı:
"Tasarının ana sponsoru olan ABD Temsilcisi Joe Wilson'ın ofisinden yapılan basın açıklamasına göre, Esad Anti-Normalleşme Yasası, "Esad rejimi ile normalleşmeyi düşünen hükümetleri" ciddi sonuçlarla tehdit ediyor."
Dolayısıyla ABD'de, Suriye'yle ilgili önemli bir gelişme var. Bizim seçimleri de etkileyebilecek nitelikte.
Bugünlerde ABD'de yeni bir Suriye yasası yürürlüĝe giriyor. Bu yasaya göre, Essed rejimiyle ilişkilerini normalleştiren ülkelere yaptırımlar uygulanacak. İki seçim arasında oluşan tabloda, Iç siyasetimizde ülkemizdeki sığınmacıların geleceği çok belirleyici bir konu olacağı aşikar.
Kim neyi vaat edecek ve daha önemlisi kimin etki ve manevra alanı vereceği vaatleri yerine getirmeye daha müsait olacak?
Şu konuda bu saatten sonra şüphem yok: iki ittifak ta, sığınmacı meselesini seçimlerden sonra öncelikli çözüm gerektiren konular arasına alacaktır. Muhalefetin bu konudaki tutumu zaten malum, Erdoğan da son haftalarda toplumda giderek artan baskılar sonucu bazı sinyaller vermeye başlamıştı.
Peki, ABD'deki yeni çıkan yasayla ne alaka? Sığınmacı meselesini çözmenin bir yolu, Şam'la mutabakat sağlamaktan geçmektedir. Bunun karşılığında Şam rejimi meşruiyetinin tanınmasını ve normalleşme bekleyecektir.
Bugüne kadar olası bir Kılıçdaroğlu iktidarının bu beklentilere karşılık verebilme ihtimali daha gerçekçi gibiydi. Ancak ABD'nin bu yasası Kılıçdaroğlu 'nun manevra alanını kısıtlayabilir.
Yurt dışında her fırsatta batıya ve ABD'ye yöneleceğini, Rusya gibi konularda batının stratejilerini destekleyeceğini, hatta durup dururken Rusya'ya tehditkar bir dille sataşan Kılıçdaroğlu, Vaşington'dan bağımsız Suriye politikası izleyebilecek mi?
Peki Erdoğan? Efsanevi Alman Şansölye Adenauer'in meşhur bir sözü vardır: "dünkü saçmalamaklarımdan bugün bana ne?" Erdoğan'ın siyasi menfaat ve konjonktüre göre gerekirse gözünü kırpmadan 180 derece dönüş yapabildiğine son yıllarda defalarca şahit olduk.
ABD'nin bu tür olası bir baskısı karşısında Erdoğan'ın daha dirençli olabileceğini sanıyorum. Keza, Kılıçdaroğlu gerçekten Rusya meselesinde tarafsızlığımızdan vazgeçip, batının Embargo politikalarına destek verirse (ki, Wall Street Journal'de böyle bir demeci var), batıya bağlılığımız iyice artacak, hatta seçeneksiz hale gelecek. Bu sadece Şam veya Moskova'yla olan ilişkilerimizi değil, ayrıca Suriye'nin kuzeyinde takip ettiğimiz askeri politikayı etkileyecektir. Olası bir Kılıçdaroğlu iktidarı büyük bir olasılıkla askerlerimizi Suriye'den çekecektir.
Haliyle böyle bir senaryo çok daha vahim olgulara yol açabilir. Örneğin, Suriye'nin kuzeyinde ABD'nin himayesinde ve batının gözünü kırpmadan tanıyayabileceği bir PKK-Kürdistan'ın ilanı bu durumda çok yakın ve gerçekçi bir senaryo. Ve bana kalırsa bu adımın önündeki TEK engel mevcut iktidarımız ve askerimiz. Ama o konuyu burada daha fazla açmayalım.
Sığınmacı konusunda bir diğer muhtemel bir çözüm yolu daha kapanmış olur. Nitekim Şam'la anlaşamasak bile, şu an en azından bizim kontrolümüzde sığınmacıları yerleştirebileceğimiz güvenli bölge oluşturma imkanına sahibiz.
Bugünlerde kim kimlere neler vaat edecek ve devamında bu vaatleri yerine getirebilecek kabiliyeti ve manevra alanı olacak mı? Çok dikkatli incelemek ve analiz etmemiz gerekiyor.